Tarih Kitapları
Türkler Viyana Kapılarında Viyana Dönüşü Pdf indir
Türkler Viyana Kapılarında
Viyana Dönüşü pdf indir, PDF kitap indirme sitemizde 416 sayfadan oluşan Türkler Viyana Kapılarında
Viyana Dönüşü kitabı Karton Kapak olarak çıkarılmıştır. M. Turhan Tan tarafından kaleme alınan Türkler Viyana Kapılarında
Viyana Dönüşü isimli kitap TÜRKÇE dilinde ve 13.5 x 21 cm ebatındadır. Türkler Viyana Kapılarında
Viyana Dönüşü kitabını 9786059398336 numarası ile sorgulayabilir ve satın alabilirsiniz. Türkler Viyana Kapılarında
Viyana Dönüşü pdf oku indir.
Türkler Viyana Kapılarında
Viyana Dönüşü pdf indir
Sen sus be herif, dedi; burada yalnız ben konuşuyorum.
Ve Hünkâra yüzünü çevirdi:
Şu ağayı, bu ağayı, şu veziri, bu veziri keserken Budin gibi bir kale elden çıkarken, babam gibi yiğitler Ciğerdelen’de cayır cayır yanarken, sarayında suçsuz kadınlar denize atılırken ölümü düşünmüyordun. Şimdi tahtsız kalınca mı yüreği ne ölüm acısı çöktü? Kırk senedir padişahlık ediyorsun, hâlâ mı erce davranmayı öğrenmedin? Yazık sana Avcı Mehmet, yazık. Kötü bir can için bu kadar korku çekilmez. Ben Deli Muradın, anam Gülbeyaz’ın, babam Kara Mehmet’in öcünü işte aldım, seni devirdim. Budin’de yarı aç şehit olanlar, bu yaptığım işi sinlerinde sezerlerse sevineceklerdir. Haydi, pabuçlarını giy kendi ayağınla zindanına gir. Orada ağlaya ağlaya belki yüreğinin karasını biraz giderirsin, ömrün tükenince yerin altına temizce girersin. Şimdi ölürsen ahirette de halin yaman olur. Çünkü suçun büyüktür, içinin karası koyudur.
Biraz sonra, o, yeni Hünkârla kardeşi Ahmed’in kırk yıldan beri hapsedildikleri odaya kapatılmış yer alıyordu. İki oğlu da yanına konulmuştu, babalarına arkadaş yapılmıştı.
Küçük Kara Mehmet, bütün bir yurdu senelerca inim inim inleten Hünkârın diri diri mezara koyulduğunu gözüyle gör dükten sonra içinde bir sızı duydu:
Bre Avcı. Mehmet, dedi, sen ettiğini buldun amma, bu çocuklara yazık oldu, çünkü onlar suçsuz ceza çekiyorlar, fa kat vebali, senin yerine geçen adamın boynuna. Emri veren odur. Haydi Tanrı yardımcın olsun, İnşallah hızlı ölürsün, kıvranmaktan kurtulursun.
Bu son söz, eski padişaha yeni endişeler aşıladığından çırpınıp yalvarmaya, yaşamının muhafaza edilmesi için genç Sipahiden yardım dilenmeye koyulmuştu. Kara Mehmet, erkeğe yakıştıramadığı sızlanışlara sırtını çevirip ayrılırken mahpus, inledi:
-Aslan oğlum, biraz dur, sana bir armağan vereyim. Belki onu gördükçe beni hatırlarsın, bana ölüm sunulmasına rıza vermezsin.
Hem bu kelimeleri dile getiriyor, hem parmağından çıkardığı, bir yüzüğü genç Sipahiye uzatıyordu. Küçük Kara Mehmet, bir bakışta kendine armağan edilen yüzüğü tanıdı ve yine bir lâhzada sert bir karar aldı:
-Ver, ver, dedi, bu yüzük artık yerini bulmalıdır.
Ve Hünkâra yüzünü çevirdi:
Şu ağayı, bu ağayı, şu veziri, bu veziri keserken Budin gibi bir kale elden çıkarken, babam gibi yiğitler Ciğerdelen’de cayır cayır yanarken, sarayında suçsuz kadınlar denize atılırken ölümü düşünmüyordun. Şimdi tahtsız kalınca mı yüreği ne ölüm acısı çöktü? Kırk senedir padişahlık ediyorsun, hâlâ mı erce davranmayı öğrenmedin? Yazık sana Avcı Mehmet, yazık. Kötü bir can için bu kadar korku çekilmez. Ben Deli Muradın, anam Gülbeyaz’ın, babam Kara Mehmet’in öcünü işte aldım, seni devirdim. Budin’de yarı aç şehit olanlar, bu yaptığım işi sinlerinde sezerlerse sevineceklerdir. Haydi, pabuçlarını giy kendi ayağınla zindanına gir. Orada ağlaya ağlaya belki yüreğinin karasını biraz giderirsin, ömrün tükenince yerin altına temizce girersin. Şimdi ölürsen ahirette de halin yaman olur. Çünkü suçun büyüktür, içinin karası koyudur.
Biraz sonra, o, yeni Hünkârla kardeşi Ahmed’in kırk yıldan beri hapsedildikleri odaya kapatılmış yer alıyordu. İki oğlu da yanına konulmuştu, babalarına arkadaş yapılmıştı.
Küçük Kara Mehmet, bütün bir yurdu senelerca inim inim inleten Hünkârın diri diri mezara koyulduğunu gözüyle gör dükten sonra içinde bir sızı duydu:
Bre Avcı. Mehmet, dedi, sen ettiğini buldun amma, bu çocuklara yazık oldu, çünkü onlar suçsuz ceza çekiyorlar, fa kat vebali, senin yerine geçen adamın boynuna. Emri veren odur. Haydi Tanrı yardımcın olsun, İnşallah hızlı ölürsün, kıvranmaktan kurtulursun.
Bu son söz, eski padişaha yeni endişeler aşıladığından çırpınıp yalvarmaya, yaşamının muhafaza edilmesi için genç Sipahiden yardım dilenmeye koyulmuştu. Kara Mehmet, erkeğe yakıştıramadığı sızlanışlara sırtını çevirip ayrılırken mahpus, inledi:
-Aslan oğlum, biraz dur, sana bir armağan vereyim. Belki onu gördükçe beni hatırlarsın, bana ölüm sunulmasına rıza vermezsin.
Hem bu kelimeleri dile getiriyor, hem parmağından çıkardığı, bir yüzüğü genç Sipahiye uzatıyordu. Küçük Kara Mehmet, bir bakışta kendine armağan edilen yüzüğü tanıdı ve yine bir lâhzada sert bir karar aldı:
-Ver, ver, dedi, bu yüzük artık yerini bulmalıdır.