Şeyh Said ve İsyanı Pdf indir

Bu iki unsur, 1925’teki “Şeyh Sait ve İsyanı”nın da doğasını oluşturur. Aradaki tek temel fark: 1925’te genç Cumhuriyet “devrimler mi, demokrasi mi?” ikilemi karşısındaydı ve devrimlerin yapılması, demokrasinin ertelenmesi tercihinin hayat bulmasına yol açıyordu. Bugün ise ihtiyacımız olan şey “ülke bütünlüğü ile devrimlerin demokrasi içinde muhafaza edilmesi”dır. 

Şeyh Sait ve İsyanı hem büyük bir emeğin hem de büyük bir talihin eseridir. Ayaklanma bölgesi, bütün özellikleri saptanarak sıra sıra dolaşıldı. Olayı yaşamış olanlar bulundu, konuşturuldu. Talih ise şuradaydı: İstanbul’daki “kilit adam”, polis müdürü Ekrem Bey -sonradan Korgeneral Ekrem Baydar- eşimin çok yakın bir arkadaşının dayısıydı. Mezara götürmeye kararlı bulunduğu gerçekleri anlatmak için ikna oldu. Macerasını tıpkı bir James Bond filmi gibi, arada bir gülerek okuyacağınız “Mr. Templen” o sırada hayattaydı; hikâyeyi onun ağzından dinlemek fırsatı dünyaya geldi. Başka bir çok ayrıntı, zamanın “eski Türkçe” gazetelerinden alınmıştır. Yanımda, “eski Türkçe” bilen bir yardımcımla bunları seçmek ve derlemek için Milli Kütüphane’de aylarca vakit geçirdik. 

Düşündürücü, ibret verici, ve bir o kadar da kolay okunan elinizdeki kitap işte böyle dünyaya gözlerini açtı.

Dikkati çeken bir nokta, çok partili hayata geçtiğimiz 1946 senesinden uzun seneler sonra Şeyh Sait’in elinde bayrak olmuş koyu taassup ve irticanın sesini, hem de fütursuzlukla Türkiye’de yükseltebilme olanağına sahip görünmesidir. Bundan dolayıdır ki, Cumhuriyet’in bu mühim işaret taşının, Şeyh Sait ve İsyanı’nın bütün yönleriyle bilinmesinin, belki bugün her zamankinden de fazla bir gereklilik, hatta zorunluluk olduğuna inanıyorum.
 
Metin Toker