Pdf Kitap
Kendi Gerçeğine Uyan! Pdf indir
Kendi Gerçeğine Uyan! pdf indir, PDF kitap indirme sitemizde 499 sayfadan oluşan Kendi Gerçeğine Uyan! kitabı Karton Kapak olarak çıkarılmıştır. Serdar Yeşilyurt tarafından kaleme alınan Kendi Gerçeğine Uyan! isimli kitap TÜRKÇE dilinde ve 13.5 x 19.5 cm ebatındadır. Kendi Gerçeğine Uyan! kitabını 9786257097093 numarası ile sorgulayabilir ve satın alabilirsiniz. Kendi Gerçeğine Uyan! pdf oku indir.
Kendi Gerçeğine Uyan! pdf indir
Bu bir “gizem” ve “kuantum bilinç” romanıdır.
Sahi, ben mi yaşamı yaşıyorum, yoksa hayat mı bende var oluyor?
Ben mi zamanı tüketiyorum, yoksa zaman mı beni kullanıyor?
Ben miydim gerçeği var eden, yoksa gerçek, var olduğu an yalana mı dönüyor?
Var mı aranızda bir anlayan?
Var mı sahiden de, şu yaşamı kavrayan?
Neydi mesela yaşamak?
Var olmak ve yaşam sahnesinde boy göstermek, niyeydi?
Nefes alıp vermek, yaşamak mı?
Yoksa güneşli bir havada, bir gölgen olduğunu görmek, ispat mıydı var olduğuna?
Bir unvan, bir etiket, bir kimlik edinmek…
Güç sahibi olmak, paraya hükmetmek, herkese kendini ispatlamak!
Bu kadar mı yani, bu muydu gerçekten de yaşamak?
Varlık bundan ibaret mi yani?
Birilerine bir gösteri sunmak mı yalnızca “bakın, ben başardım işte böyle!” dercesine…
“Ben yaptım, ben kazandım, ben ettim, ben, ben ben…” diye diye…
Bu muydu varlığımızı anlamlandıran?
Hep kendini göstermek mi?
Yoksa bunlar birer illüzyon mu?
Bunların hepsi sahte bir dünya çapında varlığını ispatlayan, sahte bir benliğin rolleri mi?
Arka planda başka bir hakikat olmasın sakın!
Başka bir boyut, başka bir alem ve başka bir benlik…
Asıl keşfedilmesi ve ulaşılması gereken yüksek bir bilinç…
Tüm bu etiketlerden fazla daha öte, tüm bu gösteriş çabasından çok daha kutsal olan…
Asıl olan, öz olan, tek gerçek olan ve bulunmayı ve bilinmeyi bekleyen başka bir alem…
Orada, taa yükseklerde ve aslında içimizde, derinliklerimizde…
Girip bakmak istemediğimiz veya akıl edemediğimiz yahut cesaret edemediğimiz “kendimizde”…
Öyle ya, hayat, içimizin dışa yansıması değil miydi?
Dışında olan her şeyin kaynağı, aslında kendi içinde gizlenmemiş miydi?
Ve asıl keşfedilecek olan, insanın kendisi değil miydi?
Peki neden hep yanlış yerde arar insan?
Tüm yaşamı boyunca bulamaması, bundan değil miydi?
Sahi, ben mi yaşamı yaşıyorum, yoksa hayat mı bende var oluyor?
Ben mi zamanı tüketiyorum, yoksa zaman mı beni kullanıyor?
Ben miydim gerçeği var eden, yoksa gerçek, var olduğu an yalana mı dönüyor?
Var mı aranızda bir anlayan?
Var mı sahiden de, şu yaşamı kavrayan?
Neydi mesela yaşamak?
Var olmak ve yaşam sahnesinde boy göstermek, niyeydi?
Nefes alıp vermek, yaşamak mı?
Yoksa güneşli bir havada, bir gölgen olduğunu görmek, ispat mıydı var olduğuna?
Bir unvan, bir etiket, bir kimlik edinmek…
Güç sahibi olmak, paraya hükmetmek, herkese kendini ispatlamak!
Bu kadar mı yani, bu muydu gerçekten de yaşamak?
Varlık bundan ibaret mi yani?
Birilerine bir gösteri sunmak mı yalnızca “bakın, ben başardım işte böyle!” dercesine…
“Ben yaptım, ben kazandım, ben ettim, ben, ben ben…” diye diye…
Bu muydu varlığımızı anlamlandıran?
Hep kendini göstermek mi?
Yoksa bunlar birer illüzyon mu?
Bunların hepsi sahte bir dünya çapında varlığını ispatlayan, sahte bir benliğin rolleri mi?
Arka planda başka bir hakikat olmasın sakın!
Başka bir boyut, başka bir alem ve başka bir benlik…
Asıl keşfedilmesi ve ulaşılması gereken yüksek bir bilinç…
Tüm bu etiketlerden fazla daha öte, tüm bu gösteriş çabasından çok daha kutsal olan…
Asıl olan, öz olan, tek gerçek olan ve bulunmayı ve bilinmeyi bekleyen başka bir alem…
Orada, taa yükseklerde ve aslında içimizde, derinliklerimizde…
Girip bakmak istemediğimiz veya akıl edemediğimiz yahut cesaret edemediğimiz “kendimizde”…
Öyle ya, hayat, içimizin dışa yansıması değil miydi?
Dışında olan her şeyin kaynağı, aslında kendi içinde gizlenmemiş miydi?
Ve asıl keşfedilecek olan, insanın kendisi değil miydi?
Peki neden hep yanlış yerde arar insan?
Tüm yaşamı boyunca bulamaması, bundan değil miydi?