Kadınlar Gülmemeli PDF indir
Kadınlar Gülmemeli PDF indir, PDF kitap bölümünde Kadınlar Gülmemeli PDF indir kitabını ele aldık. Kadınlar Gülmemeli PDF indir PDF indirme linki yazımızın detaylarında..
Kadınlar Gülmemeli PDF indir
Hanımefendiler Gülmemeli Kitap Özeti
Seslerimizi tanıyamamıştık. Bir ihtimal birbirimizi de. Korkulu bir çığlığı yaşadıktan ve duvarların sarısı bölgelere aktıktan sonraya kadar. Beysi’nin o vakit niçin “Ölmek isterim Remzi,” dile getirdiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Onu tanıdıktan sonrasında yaşama luğu kadar ölümü de bir luk olarak duyumsadım.Remzi Karabulut, ilk öykü kitabı Hanımefendiler Gülmemeli’de çiçeği burnunda insan tipleriyle tanışmamızı sağlıyor okuru. Kekeme Eso’dan gizemli, uzak Beysi’ye, amcasına tadına doyulmaz mektuplar yazan Ramazan kara’dan intihar etmeden ilkin ayran içen, simit yiyen ayrancıya, canlı, unutulmaz tipler. Yaşamını Tarsus’ta sürdüren, yazılarını yalnızca kalabalık mekanlarda yazabilen Karabulut, daha ilk kitabında ustalığa ulaşmış kalemiyle giriyor edebiyatımıza.(Arka Kapak)Eso, külrengi bir serçe benzeri kimi zaman tek ayak, kimi zaman de iki ayak üzerinde sekerek, çocukçasına zıplıyordu. Karlı kış günleri dışında yalınayak dolaşırdı daima. Yüz hanelik köy halkı Eso’yu öyleki görür ve öyleki tanırdı hep. Yalınayaklıktan ve sekmekten vazgeçmiyordu Eso. Mevzu komşuya, tarlaya, çayıra, her yere öyleki gider gelirdi. Hareketsizlik ona ters düşüyordu adeta. Otururken bile devamlı hareket halindeydi; ayakta durması gerektiğinde de, gövdesini sağ ayağının üstüne yüklüyor, bileğine bir sıra iri, mavi boncuk bağladığı sol ayağının parmak uçlarına basıyordu. Sol ayağı oyun oynar benzer biçimde, bir öne bir arkaya açılıp kapanıyordu. Başı, birden çok vakit açıktı Eso’nun. Omuzlarına düşen kırmızı toprak rengi kıvırcık saçları, alnını, hatta gözlerini perdeliyordu. Saçlarını örtmesi için ev halkından azar işitiyordu birden çok vakit. Örtecek doğru dürüst bir örtüsü de yoktu; eline ne geçiyorsa onu örtüyordu. Bir keresinde babası öfkeyle başını örtmesini dile getirdiğinde, yanı başlangıcında duran kovayı geçirmişti kendi başına.Kaçık derdi babası Eso’ya. Baş belası, deli-manyak, kara yılan derdi, domuz kız derdi, en fazla da fazla balçık kız derdi. Eso’yu sevdiğinde (ki bu pek azca görülürdü); kedi derdi. Anası, babası, ağabeysi dışında cümle köylü onu Kedi Eso diye çağırırdı. Hakikaten kedi gibiydi Eso, üstelik kuvvetliydü; öfkelendiği an bir erkeği rahatlıkla haklayabilirdi. Kalınca kaşları altında kömür karası gözleri vardı. Burnu hafifçe kalkık, ağzı geniş, dudakları inceydi. Teni buğday rengi, yüzü adam yüzü benzer biçimde köşeli, boynu ise kalınca ve uzundu. Yaşı genç olmasına rağmen gövdesi iri ve dolgundu. Oymagül Köyü’ndeki yüzük takmaya aday tüm erişkin kızlar, Eso’nun çekiciliğinden ve güzelliğinden gizli saklı gizli saklı söz ederlerdi. Lakin onun deli olduğunu “yengesi dışında” hepimiz açık açık dile getiriyordu; anası, babası ağabeysi, komşular ve tüm köy. Eso doğuştan deliydi, kaçıktı, anormaldi, yoksa niye her yerde koşuyordu, hem de yalınayak, niye asla nedensiz gülüyor, oynuyordu. Eso hakkaten de yaşıtı kızlardan farklıydı. Üstelik doğru dürüst konuşamıyordu; kekemeydi, sözcüklerin ilk seslerini söylemekte kuvvetlik çekiyor, arkasını getirdiğinde büyük bir sıkıntıdan kurtulmuş benzer biçimde rahatlıyor, yüzü aydınlanır benzer biçimde oluyordu. Bunun için fazlaca azca konuşuyor; bigün boyunca üç veya beş sözcük yalnızca çıkıyordu ağzından. Lakin boyuna gülerdi, onun her an dişlerini saymak olabilecekdü. Eso bu biçimde biriydi işte. Çalışkandı, yılgısızdı, öfkeliydi, duygusaldı, çocuksuydu, merhametliydi, şefkat doluydu yüreği, sabırlıydı, zorluklara ve haksızlıklara göğüs germesini öğrenmiş ve buna alışmıştı. Eso kimi zaman de inatçıydı, gururluydu, aklına en ufak bir şey takılsa, dünya bir araya gelse, o bildiğini yapardı. İstemliydi, bir şey yapmak istediğinde, büyük minik, inanç ve kaide dinlemezdi. Evet, işte Eso aynen bu biçimde biriydi…Harman dönemiydi. Koca bir düzlükte tüm köylü aynı işlerle ilgileniyordu. Demet demet ekin yığını vardı her yerde. Dövenler, ay benzer biçimde sarı çemberin üzerinde tekdüze bir hışırtıyla dönüyordu. Döven sürenlerin kimi, hayvanların kuyruğundan tutmuş, uyuşuk uyuşuk kamçı sallıyordu. Oymagül Köyü uzaktan izlendiğinde, sarı sarı çemberlerin üzerinde, insan ve hayvan karartılarının tembel tembel döndüğü görülürdü. Eso, elinde su testisiyle dikenlere aldırmadan yalınayak koşuyordu. Koşarken ansızın ayağı sürçtü ve yüzükoyun yere düştü. Lakin testiyi elinden düşürmedi. Bir çocuk hızıyla kalkıp koşmaya sürdü. “Deli diyorlar da inanmıyorum,” dedi döven devam eden gür bıyıklı, kalınca sesli bir genç, “Allahım, bu güzelliğe bir de akıl verseydin ne olurdu adeta!” Bir başka gür bıyıklının da gözleri ilkin göğüslerine takıldı Eso’nun. Eso koşup geçtiğinde gür bıyıklı arkasından hâlâ bakıyordu. Genç alt dudağını ısırdı, gözlerini yumdu ve başını iki yana salladı.Sap yığınının gölgesinde iriyarı ve bi hayli yaşlı bir adam oturuyordu. Alnında ve yanaklarında kırışıklıklar vardı. Dağınık ve yer yer aklanmış saçlarının arasına saman çöpleri dolmuştu. Bıyıksızdı, kalınca kaşları tıpkı kedi bıyığı benzer biçimde dik dikti. Devamlı görünen iki sıra dişleri, kirden sararmıştı. Bu da, aslına bakarsanız hoş olmayan yüzüne daha da anlamsızlık ve sertlik katıyordu. Bu sert ve katı suratlı adam, Eso’ nun babasıydı. “Niye koşuyorsun rezil?” diye dikleşti. “Hııı, bu huyundan vazgeçirmek için kelleni mi keseyim, domuz!” Eso başını eğdi önüne. Babası sudan bir-iki yudum içtikten sonrasında, “Ne duruyorsun hâlâ başımda?” dedi. “Hem sen ne yapıyordun evde iki saattir? Geç bakalım ağabeyinin yerine!” Eso ağabeysinin yerine geçecekti ki, ağabeysi arkadaki dövene binmesini işaret etti. Eso, yengesinin yerine geçti. Böylelikle yengesi eve gitti. Akşama dek öndeki dövenin sürücüsü onlarca kere değişti de Eso değişmedi. Döven üzerinde kısa bir sürede tatlı bir uyuklama sarıyor insanı, hele hava da sıcak olursa. Eso da uyuklar gibiydi. Oldukça kez düşmemek için kendini topladı, fakat sonunda harmanın ortasına buğday çuvalı benzer biçimde devriliverdi. Eso’nun sürdüği öküz çifti, ürkerek sıçradılar ve döveni arkalarından sürükleyerek harmandan dışarı kaçtılar. Eso düşmüş olduğu yerden derhal toparlanıp öküzlerin önüne geçti. Güçlükle döveni sırasına koydu. Babası, “Deli-manyak!..” diye bağırıyordu. Allahın manyağı!.. Tanrı canını alsın, alsın da kurtulayım senden!… Harmanın etrafını süpüren beyaz elbiseli komşu kızlardan biri, Eso’nun haline kahkahalarla gülüyordu. Eso her zamanki benzer biçimde sessizdi, fakat yüzünden hiddet okunuyordu. Kızın gülmesi açık ki rahatsız ediyordu onu. O an öküzün birinin altına teneke tutuyordu. Bunu gübre yığınına atacağı yerde kıza doğru yürüdü, çekinmeden yüzüne savurdu.Genç kız beklenmedik bu vaka karşısında şaşırmıştı. Yere diz çöktü. Elleriyle yüzündeki mayısı yukarıdan aşağıya sıyırdı. Üstü başı utanılacak haldeydi. Ağlamaklı bir sesle, “Tanrı belanı versin!.. Tanrı belanı versin!” diye söylendi ve ağladı. Eso dövenine binerken, dönerek gülerek, “Gül… gülersin ha!..” diye mırıldandı. “Gülersin!” Tam o anda babasının kamçıyla üzerine doğru hırsla geldiğini görmüş oldu. Eso, yerinden yay benzer biçimde sıçradı ve kaçmaya başladı. Babası yakası açılmadık küfürler ediyor, onu yakalamaya çalışıyordu. Eso sırıtarak babasına bakıyordu. Koca düzlükteki cümle köylü işini bırakmış, gülerek onları seyrediyordu. Sonunda babası yarıştan vazgeçti, başını sallayarak harmana döndü. Eso koşa koşa eve geldi. Günbatımından sonrasında babası döndüğünde, Eso’ dan başka kimse yoktu evde, o da delice ortalığı süpürüyordu. Babasının sesini duyunca elindeki süpürgeyi rastgele atıp saklanacak delik aradı. Kilere girdi. Büyük bir eski sandığın arkasına gizlendi. Babasının küfürlerini duyuyordu. Ses git gide yaklaşıyor, korkusu büyüyordu. Babası her tarafa baktıktan sonrasında, elinde kamçıyla kilerin kapısından içeri baktı. Eso ansızın, buradayım der benzer biçimde safça sırıtarak yaşandı. Babası iki eliyle kamçıyı kılıç saplar benzer biçimde Eso’nun karın boşluğuna dürttü. “Elin kızına bok atarsın ha!” Eso iki eliyle karnını sıktı. Yüzündeki ifade bıçakla kesilmiş benzer biçimde değişti. Katlanarak yere çöktü. Kilerde art arda kamçı sesleri yankı yapmış oldu. Eso’dan çıt ses çıkmıyordu. Babası, “Aslolan boku ben sana yedireceğim!” diyordu. Kamçılar Eso’nun ince giyinmiş sırtına inerken ıslığa benzer korkulu sesler çıkarıyordu. Bu acımasız kamçılar altında Eso, başını kaldırarak babasına acSayfa Sayısı: 144Baskı Yılı: 2006Dili: TürkçeYayınevi: Can Yayınları Hanımefendiler Gülmemeli PDF E-Kitap
Hanımefendiler Gülmemeli (PDF olarak indir)
Hanımefendiler Gülmemeli (Epud olarak indir)
Hanımefendiler Gülmemeli (Word doc. olarak indir)