Tarih Kitapları
İstanbul Spor Kulüpleri Tarihi İlk Dönem Kulüpleri (1. Cilt) Pdf indir
İstanbul Spor Kulüpleri Tarihi İlk Dönem Kulüpleri (1. Cilt) pdf indir, PDF kitap indirme sitemizde 432 sayfadan oluşan İstanbul Spor Kulüpleri Tarihi İlk Dönem Kulüpleri (1. Cilt) kitabı Ciltli olarak çıkarılmıştır. Mehmet Yüce tarafından kaleme alınan İstanbul Spor Kulüpleri Tarihi İlk Dönem Kulüpleri (1. Cilt) isimli kitap TÜRKÇE dilinde ve 21.5 x 26 cm ebatındadır. İstanbul Spor Kulüpleri Tarihi İlk Dönem Kulüpleri (1. Cilt) kitabını 9786257288682 numarası ile sorgulayabilir ve satın alabilirsiniz. İstanbul Spor Kulüpleri Tarihi İlk Dönem Kulüpleri (1. Cilt) pdf oku indir.
İstanbul Spor Kulüpleri Tarihi İlk Dönem Kulüpleri (1. Cilt) pdf indir
İstanbul spor kulüplerinin tarihini kaleme alma fikriyle, ilk etaptan ibu yana belli bir tarihsel birikim oluşturmuş yahut hususi bir teşkilatın her- hangi bir üyesi olarak kurulan kulüpleri; kronolojik, etnik, amaçlar ve ide- aller gibi yönlerden inceleme ve araştırma gayreti içine girmek, doğrusu o ya; bi hayli meydan okuyucu, merak uyandırıcı ve meraklandıran bir faaliyet olması yanında, Türkiye olimpik spor tarihini bütünüyle ele alıp tüm bu sergüzeşti rasyonel bir biçimde etüt ve muhakeme etmekten geçiyor.
Böylesine üst düzey bir çalışmaya niyet etmek için memleket spor tarihini iyi okumak ve anlamak gerekiyor. Başta futbol olmak üzere basketbol, voleybol gibi takım sporlarının tarihlerini etraflıca özümsemek, bu sporlarla meşgul olan ku- lüplerin kuruluş amaçlarını, kurucularını ve hayat hikâyelerini hatırı sayılır bir mertebede çalışmış olmak, bu gayretin ve azmin yanında sahip olunması lazım gelen bir başka “gerek şart” olmalı.
Yukarıda sayılan popüler takım sporları dışında atletizm, jimnastik gibi sporun temel disiplinleri ile özellikle kadim zamanlarda icra edilen hokey, pa- tenli hokey, halat çekme, çim tenisi, kriket hatta beyzbol, badmington gibi spor dallarını da göz ardı etmemek son derece mühimdir.
Şimdilerin ünlü, bilindik birden fazla kulübünün yanında, kadim zamanda kalmış, artık unutulmuş hatta hiç bilinmeyen, buna karşılık zamanında muteber hayatlar geçirmiş kulüpleri de hatırlamak gerekiyor. Onların bu vadiye yaydıkları spor kültürünü, yüksek gayeyi, hedeflerini ve disiplinini okumak, anlamak ve anlatmak bu mühim uğraşın bir diğer yönünü oluşturuyor.
Bir kulübün –hemen herkesçe bilindik– kuru bir tarihçesini yazmak, açıkça- sı, çok da heyecan verici, gayrete getirici bir meşgale değil. Onun yerine –özelliklebaşlangıç devirlerinde– kulüplerin kuruluş haberlerini, ilk müsabakalarını, etra- fındaki sporcuların, idarecilerin kimler olduğunu, kulübün canı ve ruhu olan insan faktörünün bir kulübün kültürünü, habitatını ve hafızasını nasıl etkiledi- ğini, farklı ve birden fazla kaynak yardımıyla keşfetmek ve paylaşmak, olabilecek olduğu ölçüde anlamaya ve anlatmaya çalışmak daha doğru bir yol gibi duruyor. Bir kulübün, çağdaşı kulüplerle girdiği rekabet, bu rekabet sırasında gelişen olaylar karşısında takındığı tavır ve duruş, sosyal olaylar vuku bulduğunda po- zisyon alması, alan yaratması, insana dair sosyal bir cemiyet olduğunu gösterme- si yönünden öne çıktığı faaliyetler de böyle bir çalışmanın üzerinde durulması gerekli konularından biri olmalı.
Bütün bu “gerek ve yeter şartlar” gösteriyor ki, tek bir kulübün tarihçesi, birden fazla kulübün tarihçesiyle bütünleşik ve birleşik özellikler içeriyor. Rakibi olma- dan, müsabakası oynanmadan, seyircisi sevinip üzülmeden bir kulübün ruhunu yakalamak, onu okura aktarmak pek de olabilecek görünmüyor.
Özetle, önce spor tarihi, sonra idmancılar tarihi, ardından ise ligler ve şam- piyonalar tarihini yazmadan; anıları, röportajları, makaleleri, müsabakaların içindeki o naif hikâyeleri bilmeden böyle bir işe cesaret etmek pek de akıl kârı olmasa gerek.
Bazılarının son derece uzun, pek çoğunun ise bi hayli kısa sayılabilecek ömürleri; çetrefilli, romantik, üzücü, âşık edici hikâyelere sahip, rakipleriyle hem sonuna kadar savaşan hem de bir siyam ikizi gibi “olmazsa olmaz” bir surette bağlı, fanatiklerinın canı gibi sevdiği, pek çoğuna yeni bir kimlik ve aidiyet veren kulüpler, yukarıda açıklanmaya çalışıldığı üzere, fakat ete ve ke- miğe büründüklerinde, etrafları, muhitleri ve onları çevreleyen bütün unsurları ile anlatıldıklarında bir mana ifade ediyorlar.
İstanbul Spor Kulüpleri Tarihi, bu satırların yazarı için oldukça önemli meydan okuma içeriyor. Oldukça uzun ve yıpratıcı bir ön araştırma, eski metinleri ve arşivi sıkı ve disiplinli bir biçimde tasnif ve kulüplerin kurucuları, cemaatleri ile ilişki- lendirilmeleri gibi son derece ağır ve yorucu bir çaba gerektiriyor. İş bununla da bitmiyor; kaynak çeşitlemesi, birden fazla belge yardımıyla doğrunun teyidi de bu azim çalışmanın cabasını, bakiyesini oluşturuyor.
Bütün bu öngörüler, ağır bir inceleme ve araştırma süreci sırasında –kay- nak eksikliği gibi nedenlerle– yaşanan yüksek düzeydeki zorlayıcı unsurların oluşturduğu önüne geçer, disiplinli bir çalışma azmiyle aşıldı. Aktarılan metinlerin yol gösterici ışığı altında gayrete gelindi ve sonucu önceden kestirilemeyen bir müsabakaya benzeyen bu uğraş için kollar sıvandı.
Umulur ki, bu çalışma neticesinde okurlar için hem bilgilendirici hem de ufuk açıcı bir şeyler ortaya çıkmış, meraklılar ve gönüllüler için de yüksek eserler yaratma fikirlerinin doğması için ilham verici duygular ve düşünceler inşa edilmiş olsun!
Arka Kapak Yazısı:
Tamamı üç ciltten oluşan İstanbul Spor Kulüpleri Tarihi bu alanda mühim bir boşluğu dolduruyor. Okuyucuya müthiş bir araştırmayla birlikte çok eski zamanlarda yaşanan anıları da ulaştırıyor. İstanbul’un hâlâ devam eden o çok sesliliğine, çok renkliliğine atıfta yer alıyor. Ve o canım formaların parıldayan renklerinin hikâyesiyle buluşturuyor.
Birinci ciltte hemen hiç tanımadığımız kulüpler var. İstanbul’un kozmopolit renklerinin kurdukları ilk dönem kulüpleri… Elpis, Makabi, Pera, Teutonia… Bu kulüpler ki öyle pek de aşina olmadığımız sporlar yapıyorlar; ragbi, kriket hatta beyzbol…
İkinci cilt en heyecanlısı… Şehrin üç büyük efendisini bi hayli geniş kapsamlı ve geniş bir şekilde bir biçimde anlatan bu ciltte merak edilen birden fazla sorunun da cevabı var. Mesela “Cim Bom Bom” ne demek, “Kanarya” nereden geliyor, ya “Kara Kartal”?..
Üçüncü ciltte ise İstanbul’un paha biçilmez kıymetteki kulüpleri var. Bazıları şimdilerde ne yazık ki çok popüler değil fakat bir vakitler sahalarda, meydanlarda fırtınalar estirirlerdi: Altınordu, Vefa, Süleymaniye… Bazıları ise hâlâ dimdik ayakta: Karagümrük, Kasımpaşa, Dârüşşafaka… Bunun yanı sıra semtlerin göz bebekleri olan kulüpler de bu son ciltte: Kadırga, Hasköy, Arnavutköy, Davutpaşa, Topkapı, Hilâl ve daha niceleri…
Mehmet Yüce imzalı İstanbul Spor Kulüpleri Tarihi, harikulâde ve pek çoğu ilk defa yayımlanan fotoğraflar eşliğinde sizleri 1847’den alıp günümüze kadar getiren olağanüstü bir yolculuğa çıkarıyor. Spor, kulüp ve sosyal tarih yolculuğuna, İstanbul’un sporla yoğrulmuş bireylerinın “insana dair” öykülerini okumaveyavet ediyor…
Böylesine üst düzey bir çalışmaya niyet etmek için memleket spor tarihini iyi okumak ve anlamak gerekiyor. Başta futbol olmak üzere basketbol, voleybol gibi takım sporlarının tarihlerini etraflıca özümsemek, bu sporlarla meşgul olan ku- lüplerin kuruluş amaçlarını, kurucularını ve hayat hikâyelerini hatırı sayılır bir mertebede çalışmış olmak, bu gayretin ve azmin yanında sahip olunması lazım gelen bir başka “gerek şart” olmalı.
Yukarıda sayılan popüler takım sporları dışında atletizm, jimnastik gibi sporun temel disiplinleri ile özellikle kadim zamanlarda icra edilen hokey, pa- tenli hokey, halat çekme, çim tenisi, kriket hatta beyzbol, badmington gibi spor dallarını da göz ardı etmemek son derece mühimdir.
Şimdilerin ünlü, bilindik birden fazla kulübünün yanında, kadim zamanda kalmış, artık unutulmuş hatta hiç bilinmeyen, buna karşılık zamanında muteber hayatlar geçirmiş kulüpleri de hatırlamak gerekiyor. Onların bu vadiye yaydıkları spor kültürünü, yüksek gayeyi, hedeflerini ve disiplinini okumak, anlamak ve anlatmak bu mühim uğraşın bir diğer yönünü oluşturuyor.
Bir kulübün –hemen herkesçe bilindik– kuru bir tarihçesini yazmak, açıkça- sı, çok da heyecan verici, gayrete getirici bir meşgale değil. Onun yerine –özelliklebaşlangıç devirlerinde– kulüplerin kuruluş haberlerini, ilk müsabakalarını, etra- fındaki sporcuların, idarecilerin kimler olduğunu, kulübün canı ve ruhu olan insan faktörünün bir kulübün kültürünü, habitatını ve hafızasını nasıl etkiledi- ğini, farklı ve birden fazla kaynak yardımıyla keşfetmek ve paylaşmak, olabilecek olduğu ölçüde anlamaya ve anlatmaya çalışmak daha doğru bir yol gibi duruyor. Bir kulübün, çağdaşı kulüplerle girdiği rekabet, bu rekabet sırasında gelişen olaylar karşısında takındığı tavır ve duruş, sosyal olaylar vuku bulduğunda po- zisyon alması, alan yaratması, insana dair sosyal bir cemiyet olduğunu gösterme- si yönünden öne çıktığı faaliyetler de böyle bir çalışmanın üzerinde durulması gerekli konularından biri olmalı.
Bütün bu “gerek ve yeter şartlar” gösteriyor ki, tek bir kulübün tarihçesi, birden fazla kulübün tarihçesiyle bütünleşik ve birleşik özellikler içeriyor. Rakibi olma- dan, müsabakası oynanmadan, seyircisi sevinip üzülmeden bir kulübün ruhunu yakalamak, onu okura aktarmak pek de olabilecek görünmüyor.
Özetle, önce spor tarihi, sonra idmancılar tarihi, ardından ise ligler ve şam- piyonalar tarihini yazmadan; anıları, röportajları, makaleleri, müsabakaların içindeki o naif hikâyeleri bilmeden böyle bir işe cesaret etmek pek de akıl kârı olmasa gerek.
Bazılarının son derece uzun, pek çoğunun ise bi hayli kısa sayılabilecek ömürleri; çetrefilli, romantik, üzücü, âşık edici hikâyelere sahip, rakipleriyle hem sonuna kadar savaşan hem de bir siyam ikizi gibi “olmazsa olmaz” bir surette bağlı, fanatiklerinın canı gibi sevdiği, pek çoğuna yeni bir kimlik ve aidiyet veren kulüpler, yukarıda açıklanmaya çalışıldığı üzere, fakat ete ve ke- miğe büründüklerinde, etrafları, muhitleri ve onları çevreleyen bütün unsurları ile anlatıldıklarında bir mana ifade ediyorlar.
İstanbul Spor Kulüpleri Tarihi, bu satırların yazarı için oldukça önemli meydan okuma içeriyor. Oldukça uzun ve yıpratıcı bir ön araştırma, eski metinleri ve arşivi sıkı ve disiplinli bir biçimde tasnif ve kulüplerin kurucuları, cemaatleri ile ilişki- lendirilmeleri gibi son derece ağır ve yorucu bir çaba gerektiriyor. İş bununla da bitmiyor; kaynak çeşitlemesi, birden fazla belge yardımıyla doğrunun teyidi de bu azim çalışmanın cabasını, bakiyesini oluşturuyor.
Bütün bu öngörüler, ağır bir inceleme ve araştırma süreci sırasında –kay- nak eksikliği gibi nedenlerle– yaşanan yüksek düzeydeki zorlayıcı unsurların oluşturduğu önüne geçer, disiplinli bir çalışma azmiyle aşıldı. Aktarılan metinlerin yol gösterici ışığı altında gayrete gelindi ve sonucu önceden kestirilemeyen bir müsabakaya benzeyen bu uğraş için kollar sıvandı.
Umulur ki, bu çalışma neticesinde okurlar için hem bilgilendirici hem de ufuk açıcı bir şeyler ortaya çıkmış, meraklılar ve gönüllüler için de yüksek eserler yaratma fikirlerinin doğması için ilham verici duygular ve düşünceler inşa edilmiş olsun!
Arka Kapak Yazısı:
Tamamı üç ciltten oluşan İstanbul Spor Kulüpleri Tarihi bu alanda mühim bir boşluğu dolduruyor. Okuyucuya müthiş bir araştırmayla birlikte çok eski zamanlarda yaşanan anıları da ulaştırıyor. İstanbul’un hâlâ devam eden o çok sesliliğine, çok renkliliğine atıfta yer alıyor. Ve o canım formaların parıldayan renklerinin hikâyesiyle buluşturuyor.
Birinci ciltte hemen hiç tanımadığımız kulüpler var. İstanbul’un kozmopolit renklerinin kurdukları ilk dönem kulüpleri… Elpis, Makabi, Pera, Teutonia… Bu kulüpler ki öyle pek de aşina olmadığımız sporlar yapıyorlar; ragbi, kriket hatta beyzbol…
İkinci cilt en heyecanlısı… Şehrin üç büyük efendisini bi hayli geniş kapsamlı ve geniş bir şekilde bir biçimde anlatan bu ciltte merak edilen birden fazla sorunun da cevabı var. Mesela “Cim Bom Bom” ne demek, “Kanarya” nereden geliyor, ya “Kara Kartal”?..
Üçüncü ciltte ise İstanbul’un paha biçilmez kıymetteki kulüpleri var. Bazıları şimdilerde ne yazık ki çok popüler değil fakat bir vakitler sahalarda, meydanlarda fırtınalar estirirlerdi: Altınordu, Vefa, Süleymaniye… Bazıları ise hâlâ dimdik ayakta: Karagümrük, Kasımpaşa, Dârüşşafaka… Bunun yanı sıra semtlerin göz bebekleri olan kulüpler de bu son ciltte: Kadırga, Hasköy, Arnavutköy, Davutpaşa, Topkapı, Hilâl ve daha niceleri…
Mehmet Yüce imzalı İstanbul Spor Kulüpleri Tarihi, harikulâde ve pek çoğu ilk defa yayımlanan fotoğraflar eşliğinde sizleri 1847’den alıp günümüze kadar getiren olağanüstü bir yolculuğa çıkarıyor. Spor, kulüp ve sosyal tarih yolculuğuna, İstanbul’un sporla yoğrulmuş bireylerinın “insana dair” öykülerini okumaveyavet ediyor…