Tarih Kitapları
İstanbul Efsaneleri Pdf indir
İstanbul Efsaneleri pdf indir, PDF kitap indirme sitemizde 76 sayfadan oluşan İstanbul Efsaneleri kitabı Karton Kapak olarak çıkarılmıştır. Murat Ukray tarafından kaleme alınan İstanbul Efsaneleri isimli kitap TÜRKÇE dilinde ve 16 x 23 cm ebatındadır. İstanbul Efsaneleri kitabını 9786257157018 numarası ile sorgulayabilir ve satın alabilirsiniz. İstanbul Efsaneleri pdf oku indir.
İstanbul Efsaneleri pdf indir
“İstanbul’un Sırlarla Dolu Mekanları, Hergün Gelip Geçtiğimiz yerlerin bilinmeyen Öyküleri, Bu Eserde, Bizleri Masalsı bir yolculuğa çıkarıyor..”
EFSANELERE GÖRE İSTANBUL’UN KURULUŞU
“Bu şehr-i Sitambul ki, bi mişl-u behadır, Bir sengine, yekpare Acem mülkü fedadır.”
Şair Nedim
Yeryüzünde, bu kadar çok ada ve sana sahip kent çok ender bulunur. Her ulus, İstanbul’u başka bir adla andı. Bunun yanı sıra, fetihten önceki adları başkaydı, fetihten sonrakiler başka… Tarih sahnesine, Byzas, Buzis, Byse, Bysante gibi adlarla çıktı. Roma dönemine kadar da en fazla Byzantion olarak anıldı. Romalılar Antoneia, Anthuşa, Deutera Rome dediler. Sonra, uzun bir dönem boyunca Konstantinopolis olarak kaldı. Kuzeylilerin verdikleri adların bir kısmı kentin gücünü vurguluyordu: Tsarigrad (Slav kaynaklarında imparator kenti) ve Miklegard (Vikinglerde İmparator Mikhael’ın kenti) gibi. Ruslar Tekfuriye ve Zavegorod, Macarlar Vizenduvar, Polonyalılar Kanatorya, Çekler Aylana, İsveçliler Herakliyan, Hollandalılar İstefanya, Franklar Agrandone, Portekizliler Kostiye, Araplar Konstantiniyye, Acemler Kayser, Hintliler Taht-ı Rum, Moğollar Çakdüryan demişlerdi bir zamanlar Osmanlı’nın “Asitane”sine.
Bunun yanı sıra, İstanbul’a yakıştırılan sanlar da en az kendisi kadar görkemliydi: Asitane-i Saadet (Sultan Sarayı), Dar-ül Hilafe (Halife’nin evi), Darü’s Saltana (Saltanatın evi), Dergah-ı Selatin (Sultanlar kapısı)… Ve sonunda bizim kentimiz, İstanbul. Bilinen tarihi 2600 yıldan daha eskilere uzanan bu yaşlı, ama olağanüstü kent, zamanın akışı içinde büyük uygarlıkların yıkılışlarım da gördü, yenilerinin nasıl kurulduklarına da… İmparatorlukların bu herkesi kıskandıran görkemli başkentinin köşe bucağı, birbiriyle ilgisi olmayan kültürlerin mirasıyla süslendi. Ve sonuçta, tüm üslup ve kültürler iç içe geçerek, birbirini özümseyerek, İstanbul’un anıtsal tarihini oluşturdu.
EFSANELERE GÖRE İSTANBUL’UN KURULUŞU
“Bu şehr-i Sitambul ki, bi mişl-u behadır, Bir sengine, yekpare Acem mülkü fedadır.”
Şair Nedim
Yeryüzünde, bu kadar çok ada ve sana sahip kent çok ender bulunur. Her ulus, İstanbul’u başka bir adla andı. Bunun yanı sıra, fetihten önceki adları başkaydı, fetihten sonrakiler başka… Tarih sahnesine, Byzas, Buzis, Byse, Bysante gibi adlarla çıktı. Roma dönemine kadar da en fazla Byzantion olarak anıldı. Romalılar Antoneia, Anthuşa, Deutera Rome dediler. Sonra, uzun bir dönem boyunca Konstantinopolis olarak kaldı. Kuzeylilerin verdikleri adların bir kısmı kentin gücünü vurguluyordu: Tsarigrad (Slav kaynaklarında imparator kenti) ve Miklegard (Vikinglerde İmparator Mikhael’ın kenti) gibi. Ruslar Tekfuriye ve Zavegorod, Macarlar Vizenduvar, Polonyalılar Kanatorya, Çekler Aylana, İsveçliler Herakliyan, Hollandalılar İstefanya, Franklar Agrandone, Portekizliler Kostiye, Araplar Konstantiniyye, Acemler Kayser, Hintliler Taht-ı Rum, Moğollar Çakdüryan demişlerdi bir zamanlar Osmanlı’nın “Asitane”sine.
Bunun yanı sıra, İstanbul’a yakıştırılan sanlar da en az kendisi kadar görkemliydi: Asitane-i Saadet (Sultan Sarayı), Dar-ül Hilafe (Halife’nin evi), Darü’s Saltana (Saltanatın evi), Dergah-ı Selatin (Sultanlar kapısı)… Ve sonunda bizim kentimiz, İstanbul. Bilinen tarihi 2600 yıldan daha eskilere uzanan bu yaşlı, ama olağanüstü kent, zamanın akışı içinde büyük uygarlıkların yıkılışlarım da gördü, yenilerinin nasıl kurulduklarına da… İmparatorlukların bu herkesi kıskandıran görkemli başkentinin köşe bucağı, birbiriyle ilgisi olmayan kültürlerin mirasıyla süslendi. Ve sonuçta, tüm üslup ve kültürler iç içe geçerek, birbirini özümseyerek, İstanbul’un anıtsal tarihini oluşturdu.