Tarih Kitapları
Hammurabi Yasaları Pdf indir
Hammurabi Yasaları pdf indir, PDF kitap indirme sitemizde 544 sayfadan oluşan Hammurabi Yasaları kitabı Karton Kapak olarak çıkarılmıştır. Nafiz Aydın tarafından kaleme alınan Hammurabi Yasaları isimli kitap TÜRKÇE dilinde ve 16 x 23.5 cm ebatındadır. Hammurabi Yasaları kitabını 9786051713533 numarası ile sorgulayabilir ve satın alabilirsiniz. Hammurabi Yasaları pdf oku indir.
Hammurabi Yasaları pdf indir
Son yüzyıl içinde Hammurabi Yasaları hususunda bir çok yararlı çalışma yapılmıştır. Söz konusu bu kapsamlı çalışmaların ilki Sümer, Babil, Asur Kanunları ve Ammi-Ṣaduqa Fermanıdır ki, burada yapılan çalışmalar sırasında, Hammurabi Yasalarının 1. maddesi bile ne yazık ki, doğru olarak tercüme edilememiştir. Bütün bu başarısızlıkların en mühim nedeni, Türkçe yazılmış bir Akadca dilbilgisi olmamasıdır. İşte bu gerçeği yaşayarak bilen biri olarak, elimizde bulunan tüm olanakları değerlendirerek bu doğal eksikliği gidermek için Sümerce Dilbilgisi ile Sümerce ve Akadca İşaret Listesi’nden sonra, Akadca Dilbilgisi’nin yanında Hammurabi Yasalarını da hazırlama yolunda çaba gösterdim. Bir Sümer atasözü diyor ki: “Biliyorsan öğret, bilmiyorsan öğren!” İşte ben de Hammurabi Yasalarını yeni baştan tercüme etme yolunda bütün olanakları seferber ettim. Böyle bir çalışma gözden geçirildikten sonra, Akadcanın üç lehçesinden birisi olan Eski Asurca üzerinde de yeterli ve gerekli açıklamalar yapıldığından, Asur ve Babil lehçe farkları, rahatlıkla anlaşılabilir duruma getirilmiştir.
Başta W.von Soden tarafından bir araya getirilen Grundriβ der Akkadischen Grammatik olmak üzere, şimdiye kadar yayımlanmış olan tüm Akadca dilbilgisi kitaplarını göz önünde tutarak yapmış olduğumuz bütün bu olumlu çalışmalar sırasında bana her hususta kolaylık sağlayan hocam D. O. Edzard’a, sorunlu kelime ve cümlelerin anlamları hususunda bana gerekli gereçleri gönderen meslektaşlarım Cl. Wilcke, B. Kouwenberg, T.J.H. Krispijn, W. Sallaberger, A. Zgoll, G.Fr.-Szabo, G. Wilhelm, B.Christiansen ve kitabın basımı yönünden her türlü kolaylığı gösteren İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yunan Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı öğretim üyesi Vedat Çelgin ve Alfa Yayınları yöneticisi Vedat Bayrak’a teşekkür ederim. Onların yardımları olmasaydı kitabın bu biçimde oluşması herhalde olabilecek olmazdı. Diyebilirim ki, Sümerce Dilbilgisi, Sümerce ve Akadca İşaret Listesi, Akadca Dilbilgisi, Eski Asurca Dilbilgisi, Gudea Statüleri ve Hammurabi Yasaları gibi altı kitaba sahip olan herkes, bundan sonra Sümerce ve Akadcayı rahatlıkla ve başarıyla öğrenebilme olanaklarına sahiptir. Yeter ki, Ön Asya kültürü yönünden fazla mühim olan bu diller içtenlikle öğrenilmek istenmiş olsun.
Bilinen gerçek odur ki, kralın adı Amurrucadır. Bu nedenle son 40 yıl içinde söz konusu bu isim Hammu-rapi/Hammurapi olarak da okunmak istenmiştir. Doğru olan da budur. Çünkü Eski Babilce /rabûm/ “büyük; buna karşılık Amurruca /rapûm/ ise “iyileştirmek, kurtarmak” anlamını taşımaktadır. Biz burada bilinen bu gerçekleri iletmeyi ve buna karşılık yine de şimdiye kadar kullanılan alışılmış ismi HAMMURABİ’yi benimsiyor, bu gerçeğin burada ve bu biçimde belirtilmesini, yanlış anlaşılmaları önlemek için zorunlu göze çarpıyor.
Sümerce bizim için çok mühim bir dildir. Bu nedenle yeteri kadar öğretilmesi ve öğrenilmesi de Eski Anadolu ve Ön Asya kültürlerinin geleceği yönünden vazgeçilmez bir özellik taşımaktadır. Bugün için İstanbul Arkeoloji Müzesinde, çivi yazısıyla yazılmış 74.000 tablet bulunmaktadır ve British Museum’dan sonra ikinci büyük arşive sahiptir. Lakin ne yazıktır ki, o arşivin hemen hemen 4 km ötesinde bulunan Edebiyat Fakültesinde Sümeroloji öğrenimi yapılamamaktadır. Eğer yapılsaydı, hiç olmazsa Sadberk Hanım Müzesinde bulunan Sümerce tabletler doğru olarak tercüme edilirdi. Buna paralel olarak diyebiliriz ki, iyelik zamiri tekil 1. kişi, hemen hemen 30 yıldan bu yana,/-MU/ yerine /-ĝu10/ olarak okunmaktadır. Konuyla alakalı olarak denebilir ki, elimizde Sümerce dilbilgisi ve sözlük bulunmadığından, ülkemizde de Sümerce, yeterince öğretilmediğinden, bu tür akıl almaz hataları yapmak olağandır.
Urartuca yönünden durum çok daha enteresantir. Avrupa’da, Ön Asya dillerinin okutulduğu her yerde bugün Urartuca da öğretilmektedir. Başkentleri Tušpa/Van olan Urartular bu bölgede büyük bir devlet kurmuşlar ve sayısız yazılı belge bırakmışlardır. Bu nedenle, söz konusu bu dilin öğretileceği ilk yer Ankara’daki Sümeroloji Anabilim Dalı olmalıdır. Lakin ne yazıktır ki, bölge kültürü için çok mühim olan bu dilin okutulmadığı tek yer yine Ankara’dır. 60’lı senelerın ilk yarısında Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde yapmış olduğum öğrenim sırasında seminer tezi olarak “Babil ve Asur Lehçe Farklarını,” lisans tezi olarak da “Gudea’nın Rüyasını” hazırladım. Aradan geçen zaman içinde Kayseri Müzesinde bulunan Kültepe Tabletleri üzerinde çalışıp, hazırlamış olduğum yapıtlardan yalnız biri, Türkçe ve Almanca olarak Belleten LVIII 221,29-50’de “Ev Satışlarıyla İlgili Bir Kültepe Tableti ile Etütlük Tabletlerde Geçen Yer Adları ve Kârum Nahria” başlığı altında neşredilmiştir. Bütün bunların yanında, 1980 senesinde Güzelhisar’da bulunup, Erzurum Müzesine getirilen Güzelhisar Urartu Kitabesi, o zaman için onu okuyacak birileri bulunamadığından, Kayseri Müzesine gönderilen fotoğraflarınin yardımıyla yine Belleten LV/213,323-330’da tarafımdan yayınlanmıştır.
1947 senesinden bu yana Kültepe kazılarında bulunan Eski Asurca tabletlerin şimdiye kadar yayımlanamamış olması hepimizin ayıbıdır. Bilinmesi gereken gerçek odur ki, okulumuz, öğrencimiz, öğretmenimiz var, Sümercenin yanında Eski Asurca ve Urartucayı yeterince öğretemiyoruz. Eğer öğretebilseydik, son 70 yıl içinde sistemli olarak Kültepe’de, T. Özgüç ve F. Kulakoğlu başkanlığında yapılan kazılarda bulunmuş olan Eski Asurca tabletlerin tümü şimdiye kadar okunmuş olur ve bu yeni gelişmelerin ışığı altında Eski Ön Asya coğrafyası yeniden düzenlenir, Eski Ön Asya tarihi yeniden yazılırdı. Bundan sonra bu hususta da başarılı olmak ve söz konusu bu dillerden ilk kez Sümerce ve Akadcayı öğrenebilmek için artık isteyen herkesin elinde Sümerce ve Akadcanın yanında Eski Asurca Dilbilgisi, Gudea Statüleri ve Hammurabi Yasaları da bulunmaktadır. Kişisel görüşüm odur ki, Akadca Dilbilgisi’yle çalışan her kişi, bu 282 maddeyi okuduktan sonra, yeteri kadar Akadçayı öğrenmiş olacaktır.
Nafiz Aydın
Sümerolog
Başta W.von Soden tarafından bir araya getirilen Grundriβ der Akkadischen Grammatik olmak üzere, şimdiye kadar yayımlanmış olan tüm Akadca dilbilgisi kitaplarını göz önünde tutarak yapmış olduğumuz bütün bu olumlu çalışmalar sırasında bana her hususta kolaylık sağlayan hocam D. O. Edzard’a, sorunlu kelime ve cümlelerin anlamları hususunda bana gerekli gereçleri gönderen meslektaşlarım Cl. Wilcke, B. Kouwenberg, T.J.H. Krispijn, W. Sallaberger, A. Zgoll, G.Fr.-Szabo, G. Wilhelm, B.Christiansen ve kitabın basımı yönünden her türlü kolaylığı gösteren İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yunan Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı öğretim üyesi Vedat Çelgin ve Alfa Yayınları yöneticisi Vedat Bayrak’a teşekkür ederim. Onların yardımları olmasaydı kitabın bu biçimde oluşması herhalde olabilecek olmazdı. Diyebilirim ki, Sümerce Dilbilgisi, Sümerce ve Akadca İşaret Listesi, Akadca Dilbilgisi, Eski Asurca Dilbilgisi, Gudea Statüleri ve Hammurabi Yasaları gibi altı kitaba sahip olan herkes, bundan sonra Sümerce ve Akadcayı rahatlıkla ve başarıyla öğrenebilme olanaklarına sahiptir. Yeter ki, Ön Asya kültürü yönünden fazla mühim olan bu diller içtenlikle öğrenilmek istenmiş olsun.
Bilinen gerçek odur ki, kralın adı Amurrucadır. Bu nedenle son 40 yıl içinde söz konusu bu isim Hammu-rapi/Hammurapi olarak da okunmak istenmiştir. Doğru olan da budur. Çünkü Eski Babilce /rabûm/ “büyük; buna karşılık Amurruca /rapûm/ ise “iyileştirmek, kurtarmak” anlamını taşımaktadır. Biz burada bilinen bu gerçekleri iletmeyi ve buna karşılık yine de şimdiye kadar kullanılan alışılmış ismi HAMMURABİ’yi benimsiyor, bu gerçeğin burada ve bu biçimde belirtilmesini, yanlış anlaşılmaları önlemek için zorunlu göze çarpıyor.
Sümerce bizim için çok mühim bir dildir. Bu nedenle yeteri kadar öğretilmesi ve öğrenilmesi de Eski Anadolu ve Ön Asya kültürlerinin geleceği yönünden vazgeçilmez bir özellik taşımaktadır. Bugün için İstanbul Arkeoloji Müzesinde, çivi yazısıyla yazılmış 74.000 tablet bulunmaktadır ve British Museum’dan sonra ikinci büyük arşive sahiptir. Lakin ne yazıktır ki, o arşivin hemen hemen 4 km ötesinde bulunan Edebiyat Fakültesinde Sümeroloji öğrenimi yapılamamaktadır. Eğer yapılsaydı, hiç olmazsa Sadberk Hanım Müzesinde bulunan Sümerce tabletler doğru olarak tercüme edilirdi. Buna paralel olarak diyebiliriz ki, iyelik zamiri tekil 1. kişi, hemen hemen 30 yıldan bu yana,/-MU/ yerine /-ĝu10/ olarak okunmaktadır. Konuyla alakalı olarak denebilir ki, elimizde Sümerce dilbilgisi ve sözlük bulunmadığından, ülkemizde de Sümerce, yeterince öğretilmediğinden, bu tür akıl almaz hataları yapmak olağandır.
Urartuca yönünden durum çok daha enteresantir. Avrupa’da, Ön Asya dillerinin okutulduğu her yerde bugün Urartuca da öğretilmektedir. Başkentleri Tušpa/Van olan Urartular bu bölgede büyük bir devlet kurmuşlar ve sayısız yazılı belge bırakmışlardır. Bu nedenle, söz konusu bu dilin öğretileceği ilk yer Ankara’daki Sümeroloji Anabilim Dalı olmalıdır. Lakin ne yazıktır ki, bölge kültürü için çok mühim olan bu dilin okutulmadığı tek yer yine Ankara’dır. 60’lı senelerın ilk yarısında Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde yapmış olduğum öğrenim sırasında seminer tezi olarak “Babil ve Asur Lehçe Farklarını,” lisans tezi olarak da “Gudea’nın Rüyasını” hazırladım. Aradan geçen zaman içinde Kayseri Müzesinde bulunan Kültepe Tabletleri üzerinde çalışıp, hazırlamış olduğum yapıtlardan yalnız biri, Türkçe ve Almanca olarak Belleten LVIII 221,29-50’de “Ev Satışlarıyla İlgili Bir Kültepe Tableti ile Etütlük Tabletlerde Geçen Yer Adları ve Kârum Nahria” başlığı altında neşredilmiştir. Bütün bunların yanında, 1980 senesinde Güzelhisar’da bulunup, Erzurum Müzesine getirilen Güzelhisar Urartu Kitabesi, o zaman için onu okuyacak birileri bulunamadığından, Kayseri Müzesine gönderilen fotoğraflarınin yardımıyla yine Belleten LV/213,323-330’da tarafımdan yayınlanmıştır.
1947 senesinden bu yana Kültepe kazılarında bulunan Eski Asurca tabletlerin şimdiye kadar yayımlanamamış olması hepimizin ayıbıdır. Bilinmesi gereken gerçek odur ki, okulumuz, öğrencimiz, öğretmenimiz var, Sümercenin yanında Eski Asurca ve Urartucayı yeterince öğretemiyoruz. Eğer öğretebilseydik, son 70 yıl içinde sistemli olarak Kültepe’de, T. Özgüç ve F. Kulakoğlu başkanlığında yapılan kazılarda bulunmuş olan Eski Asurca tabletlerin tümü şimdiye kadar okunmuş olur ve bu yeni gelişmelerin ışığı altında Eski Ön Asya coğrafyası yeniden düzenlenir, Eski Ön Asya tarihi yeniden yazılırdı. Bundan sonra bu hususta da başarılı olmak ve söz konusu bu dillerden ilk kez Sümerce ve Akadcayı öğrenebilmek için artık isteyen herkesin elinde Sümerce ve Akadcanın yanında Eski Asurca Dilbilgisi, Gudea Statüleri ve Hammurabi Yasaları da bulunmaktadır. Kişisel görüşüm odur ki, Akadca Dilbilgisi’yle çalışan her kişi, bu 282 maddeyi okuduktan sonra, yeteri kadar Akadçayı öğrenmiş olacaktır.
Nafiz Aydın
Sümerolog