Günün Sonu Yok – Rachel Seıffert PDF indir
Günün Sonu Yok – Rachel Seıffert, pdf kitap bölümümüzde Şubat 2018 senesinde kaleme alınan Günün Sonu Yok – Rachel Seıffert kitabını sizlerle paylaştık. Günün Sonu Yok – Rachel Seıffert kitabının detayları..
Günün Sonu Yok – Rachel Seıffert – Özeti
Günün Sonu Yok – Rachel Seıffert
yayınevinden son çıkan Birleşik Krallık doğumlu yazar Rachel Seiffert‘in Günün Sonu Yok (Field Study) adlı öykü kitabından bahsedeceğim. Ama öncesinde yazarı biraz yakında zamandan tanıyalım.
Seiffert, 1971 senesinde Oxford’da dünyaya gelmiş, yaşamını çoğunlukla İngiltere ve İskoçya’da geçiren bir yazar. Ailesinden dolayı Alman kökenine sahip. Zaten hikâyelerinde de “Alman” tesirini bu incelemede de bahsedeceğim biçimde yoğun bir biçimde hissediyoruz, geçmişi kurcalamayı seviyor. Hatta kendisinin hem ilk hem de en fazla ismini açıkladığu romanı The Dark Room (2001), Nazi geçmişinden duyulan suçluluğu sıradan Almanların hikâyeleri aracılığıyla konu alıyor. Okuduğum kadarıyla kasvetli ve zor dünya çapındaki sıradan bireylerin hayat kesitlerini anlatmak yazarın açık bir biçimde alametifarikası olmuş. Eleştirmenler de sevmiş olacak ki Guardian İlk Kitap Ödülü almasının yanında Booker Ödülü adaylığını da kapmış. Aynı zamanda 2012’de bu eser temel alınarak Savaşın Gölgesinde(Lore) isimli bir film de çekildi. Umarım bir gün bu romanı dilimizde okuma fırsatı buluruz.
Yoğunlukla Polonya ve Almanya taraflarında geçen; aile ilişkileri, hayata tutunma çabaları, arayışları ve özlemleriyle sıradan hayatların mücadelelerine 11 öyküyle konuk oluyoruz. Bizi ilk karşılayan orijinal kitaba da ismini veren öykü Saha Çalışması (Field Study). Peki dilimize çevrilirken neden bu isim yerine Günün Sonu Yok seçildi? Bana kalırsa bu tercihin altında, herhangi bir öyküye ismini vermeyen ama hepsinin anlatımsal yapısını iyi özetleyen bir ad seçilmek istenmiş. Sıkıntılı ve ağır yaşam çabalarından bir “kesit” anlatıldığını düşünürsek, yerinde bir karar olduğunu da söylemeliyim. Hayat hepsinde sürdürmekte,
Üzülerek belirtmem gerekirse bu sorun ikinci öykü Temas‘a sıra geldiğinde de sürdürmekte ve biraz daha hafiflese bile ilerleyen öykülerde yer yer benzer anlatım görülmekte. Ama dediğim gibi hiçbiri ilki kadar okura baygınlık geçirtecek düzeyde değil, doğru olmayan bir bilgi oluşturmak istemem. Düzey olarak değişse bile söz edeceğim biçimde aralarında başarılı olanları var.
Farklı bağlamlarda aileyi çeşitli şekillerde merkezine alan bir çok hikâye okuyoruz. Temas‘ta anne iki çocuğuna tek başına bakmak için çok çalışıyor ve bu yüzden evlatlarına yettiği kadar vakit ayıramıyor. İletişimsizlik ve kadının zor zamanlarında dünyaya geldiğu için yadırgadığı kızıyla içindeki ilişki aralanıyor. Tentsmuir Kumsalı‘nda anne, ölümle ilk kez karşılaşan çocuğuna durumu “izah etmeye” çalışıyor. Sıradan bir günün nasıl olağanüstü hâl aldığını aktaran güzel bir öyküydü, anlatım yönünden da etkileyici sunulmuş.
Gözlerini kapadığında ölü foku görüyor. Artık gece, ama kum hâlâ soluk renkli ve hâlâ rüzgâr esiyor. Sudan ona şaşkınlıkla bakan gözler kocaman, siyah ve ıslak; sığ kumluktan gelen sesler ise ağlamaya benziyor.
Bir diğeri Dimitroff‘a sıra geldiğinde; geçmişinden, Almanya ve Nazilerden utanan ve bunu hatırlamak istemeyen oğul, hasta babasını ziyaret etmek için Almanya’ya doğru ziyarete gidiyor. Yani bu kez aileyi geçmişle yüzleşme bağlamında okuyoruz. Öyküde geçen Nazivergangenheit (Nazi Geçmişi), ne anlattığını ve etkileyici yönünü en iyi aktaran terim. Detaylandırmak için şu bölümü paylaşmak istiyorum:
“Biliyorum: Bu, babamın yaşamının bir parçası, yani benim yaşamımın da parçası. Bunun önemli olduğunu da biliyorum. Ama babamı tanımıyorsun ve Almanya’da -doğusu veya batısı fark etmez- büyümedin. Geçmişin insanın omuzlarına nasıl yük olduğunu anlamıyorsun. Eski Naziler, kurbanlar, onlara karşı savaşanlar. Binalar, sokak levhaları, grafitiler, gazetelerde köşe yazıları.”
Mavi‘de umutsuzlukla iç içe geçmiş yaşamında işsizlikle boğuşurken öte yandan dünyaya gelecek çocuğu için çabasını; Mimar‘da şevkini kaybeden mimarın depresyona girdiğinde babasına sığınmasını; Geç Gelen İlkbahar‘da kendini dış dünya çapından soyutlayan yaşlı arıcının “aile” olmakla tanışarak yalnızlığı sorgulamasını; Geçiş‘te savaştan kaçan annenin çocuklarıyla nehir karşısına geçme savaşını; Dik Açılı Sokak‘ta babasının işlerinden dolayı sürekli olarak taşınmak zorunda kalan ve problemler yaşayan çocuğu; Kötünün İyisi‘nde oğluyla zar zor geçinen Polonyalı kadının evi terk eden kocasını bulmak için Almanya’ya yolculuğunu okuyoruz. Görüldüğü üzere aynı olguyu çok çeşitli ve zengin biçimde farklı açılardan irdelemiş yazar. En çok değişiklaşan Francis Ford Jones, 1924- adlı hikâyeydi, bir asker kaçağının geçmişine gidiyorduk.
Sıradan hayatların kırılma anları, yaşam çabaları her öyküde kendine yer buluyor ve bu mütevazı bir biçimde yapılıyor. Hem anlatım şekli hem de anlatılan hayatlarda gösteriş için bir uğraş, kahramanlık yahut sonunda herhangi bir kazanış yok. Yazarın amacı kırılmaları ve çabaları yaşamın doğal hâlinde gözler önüne sermek. Herkesin yaşayacağı “çaba gösterme” durumunu, tüm olağan şekliyle okuru da içine çekerek ve sürece dâhil ederek aktarıyor.
Bu vesileyle favori öykümü de dile getirmiş olayım. Yukarıda da söz ettiğim gibi aradan sıyrılan ve yazarın değerini gösteren farklı düzeylerde beğendiğim öyküler vardı. Aralarında Geçiş 2001 senesinde PEN/David TK Wong öykü ödülünü kazanıyor fakat benim gönlümü fetheden Kötünün İyisi oldu. İnceleme boyunca yazarın vermek istediğini en iyi biçimde yaptığı öykü olmuş. Baş kişiliğin iç dünyasına bizi emsalsiz bir biçimde dâhil etmiş. Üzerimde en fazla tesir eden, düşündüren hikâyeydi ve bitirdiğimde çok tatmin oldum.
“Ewa, Jacek’e hikâyeler anlatmaz. Hiç denemediğini fark ediyor ve şimdi düşününce, anlatacak bir şeyi olup olmadığından emin olamıyor. Değişim istedik ve istediğimiz oldu. Başka bir şey gelmiyor aklına. Şöyle diyor:
– Rusça derslerinden nefret ederdim. Almanca, İngilizce çok daha yararlı.
Böyle bir sessizlikten sonra hiç yoktan bu ifade çıkıyor ağzından ve Ewa yan aynadan yüzünün kızardığını görebiliyor.”
Bazı öykülerde anlatımın tekdüzeliğinden dert yansam bile genelde bakıldığında fena bir eser değil. Bilhassa bazı hikâyeler bizleri karakterlerinin iç dünyasında harika bir yolculuğa çıkarıyor ve okuyucu olarak tatmin olarak ayrılıyoruz. Farklı tatlardan okuma yapmak isteyenler için önerebileceğim bir kitap.
Kitap tanıtım amaçlıdır.
Bir önceki yazımız olan Dünyanın Merkezine Seyahat – Jules Verne başlıklı kitabımızda Dünyanın Merkezine Seyahat oku, Dünyanın Merkezine Seyahat pdf indir ve Dünyanın Merkezine Seyahat yandex pdf indir ile ilgili bilgiler verilmektedir.