Tarih Kitapları
Dinsel İdeoloji ve Gönüllü Kulluk Kenttanrıcılıktan Tektanrıcılığa Pdf indir
Dinsel İdeoloji ve Gönüllü Kulluk
Kenttanrıcılıktan Tektanrıcılığa pdf indir, PDF kitap indirme sitemizde 378 sayfadan oluşan Dinsel İdeoloji ve Gönüllü Kulluk
Kenttanrıcılıktan Tektanrıcılığa kitabı Karton Kapak olarak çıkarılmıştır. Alaeddin Şenel tarafından kaleme alınan Dinsel İdeoloji ve Gönüllü Kulluk
Kenttanrıcılıktan Tektanrıcılığa isimli kitap TÜRKÇE dilinde ve 13.5 x 19.5 cm ebatındadır. Dinsel İdeoloji ve Gönüllü Kulluk
Kenttanrıcılıktan Tektanrıcılığa kitabını 9789755339542 numarası ile sorgulayabilir ve satın alabilirsiniz. Dinsel İdeoloji ve Gönüllü Kulluk
Kenttanrıcılıktan Tektanrıcılığa pdf oku indir.
Dinsel İdeoloji ve Gönüllü Kulluk
Kenttanrıcılıktan Tektanrıcılığa pdf indir
Yazarın Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi (İmge, 2006) yapıtında, insanlığın, “Biyolojik Evrim” kalıtı temelleri üzerinde yükseltilen “Kültürel Evrim” kazanımları, daha çok “maddesel kültür” perspektifinden yaklaşılarak anlaşılıp anlatılmaya çalışılmaktaydı.
Bu tarih anlayışını yazar, Kenttanrıcılıktan Tektanrıcılığa Dinsel İdeoloji ve Gönüllü Kulluk (İmge, 2021) yapıtında bütünleştirerek şöyle tamamlamakta:
Tarihe “simgesel/düşünsel kültür” birikimi yönünden yaklaşılıp, düşünceler ve inançlar, çağımızın sorununa (yarışmacı/savaşçı insan ilişkileri) ve toplumumuzun saptırıldığı (siyasal islam) çıkmaz sokağına dek “dinsel ideoloji” ana akımı üzerinden izlenmekte.
Bu yolda işe, ilk (sanal) insan topluluğunun ilkel insanının, ilk maddesel aracını (mızrak) yontarken, onun imgesini/simgesini kafasında yaratıp belleğine attığı varsayımıyla başlanmakta. Böylelikle insanın yeryüzüne, hem nesneler hem simgeler evreninde, hem (acılarıyla, tatlılarıyla) geçmiş zaman hem (korkularıyla, umutlarıyla) gelecek zaman atmosferi içinde yaşayabilen bir varlık olarak adımını attığı görülmekte. İnsanın, hem düşünce hem duygu organı olan neokorteksli beyniyle kendisini hem dinsel/metafizik duygulara ve inançlara hem rasyonel/bilimsel düşüncelere ve umutlara götürebilecek sınırsız bir bellek ve anımsama yetisi taşıdığı ileri sürülmekte.
Asalak avcı-toplayıcı geçim şekili yaşanan zamanlarda yaşamsal poblemlerina (açlık, üreme, yaşarkalma) doyurucu çözümler üretmeye yeterli olmayan ilkel kültürlü topluluk insanının, “gerçeklik dünyasında” çözemediği poblemlerina, “analoji mantığı” ekseninde döndürdüğü “sihirsel düşünüş ve kültür” ile çözme umuduna kapılışı betimlenmekte. Bu yolda arkeolojik ve antropolojik veriler izlenerek, tutumu şöyle yansıtılmakta: “Düşmanına diş geçiremeyen kuklasına şiş geçirir” ve “insan simgelerle savaşır, simgelerle sevişir!”
Uygar toplum (kentli, katmanlı, devletli, eşitsizlikçi toplumlar) dönemi üstyapısının, “tümdengelim mantığı” temeline dayandırılan inançlarla örüldüğü belirtilmekte. İnsanın ve toplumun kendisini “bilen ve bildiğini bilen tek gerçek özne” yapan özelliğinin, gerçekliği bilme ve onu kendi bireysel ve topluluğunun “kolektif eylemi” ile değiştirebilme yetilerinin yadsınıp elinden alınarak “Rab” (Efendi) denen sanal aşkınöznelere sunulmasıyla kul/köle konumuna düşürülmesinde kullanılan “dinsel ideolojinin işlevi” üzerinde odaklanılmakta. Bu noktada, insan anlayışında, insanlığın ilk sınıflı uygar toplumlarının görüldüğü Mezopotamya’da Sümer/Babil Yaratılış Mitosu içinde, insanın “tanrılara” hizmet/kulluk etmesi maksadıyla ve “balçıktan” (Tevrat, Yaratılış, 1:27; Kur’an, Secde: 9) yaratılışı inancına demir atıldığı gösterilmekte. Bu yaratılış inancının imparatorluk ideolojisi işlevi görecek Tektanrıcılığa, olduğu gibi, şekili (balçıktan yaratılma) ve içeriği (tanrılara/tanrıya kulluk etmesi amacı) ile kopyalanarak geçirilişi ortaya konmakta.
Kitabın sonuna koyduğu EK içinde yazarın “Bilimsel Düşünüş Yöntemine Bir Katkı Denmesi” de yer alıyor.
Bu tarih anlayışını yazar, Kenttanrıcılıktan Tektanrıcılığa Dinsel İdeoloji ve Gönüllü Kulluk (İmge, 2021) yapıtında bütünleştirerek şöyle tamamlamakta:
Tarihe “simgesel/düşünsel kültür” birikimi yönünden yaklaşılıp, düşünceler ve inançlar, çağımızın sorununa (yarışmacı/savaşçı insan ilişkileri) ve toplumumuzun saptırıldığı (siyasal islam) çıkmaz sokağına dek “dinsel ideoloji” ana akımı üzerinden izlenmekte.
Bu yolda işe, ilk (sanal) insan topluluğunun ilkel insanının, ilk maddesel aracını (mızrak) yontarken, onun imgesini/simgesini kafasında yaratıp belleğine attığı varsayımıyla başlanmakta. Böylelikle insanın yeryüzüne, hem nesneler hem simgeler evreninde, hem (acılarıyla, tatlılarıyla) geçmiş zaman hem (korkularıyla, umutlarıyla) gelecek zaman atmosferi içinde yaşayabilen bir varlık olarak adımını attığı görülmekte. İnsanın, hem düşünce hem duygu organı olan neokorteksli beyniyle kendisini hem dinsel/metafizik duygulara ve inançlara hem rasyonel/bilimsel düşüncelere ve umutlara götürebilecek sınırsız bir bellek ve anımsama yetisi taşıdığı ileri sürülmekte.
Asalak avcı-toplayıcı geçim şekili yaşanan zamanlarda yaşamsal poblemlerina (açlık, üreme, yaşarkalma) doyurucu çözümler üretmeye yeterli olmayan ilkel kültürlü topluluk insanının, “gerçeklik dünyasında” çözemediği poblemlerina, “analoji mantığı” ekseninde döndürdüğü “sihirsel düşünüş ve kültür” ile çözme umuduna kapılışı betimlenmekte. Bu yolda arkeolojik ve antropolojik veriler izlenerek, tutumu şöyle yansıtılmakta: “Düşmanına diş geçiremeyen kuklasına şiş geçirir” ve “insan simgelerle savaşır, simgelerle sevişir!”
Uygar toplum (kentli, katmanlı, devletli, eşitsizlikçi toplumlar) dönemi üstyapısının, “tümdengelim mantığı” temeline dayandırılan inançlarla örüldüğü belirtilmekte. İnsanın ve toplumun kendisini “bilen ve bildiğini bilen tek gerçek özne” yapan özelliğinin, gerçekliği bilme ve onu kendi bireysel ve topluluğunun “kolektif eylemi” ile değiştirebilme yetilerinin yadsınıp elinden alınarak “Rab” (Efendi) denen sanal aşkınöznelere sunulmasıyla kul/köle konumuna düşürülmesinde kullanılan “dinsel ideolojinin işlevi” üzerinde odaklanılmakta. Bu noktada, insan anlayışında, insanlığın ilk sınıflı uygar toplumlarının görüldüğü Mezopotamya’da Sümer/Babil Yaratılış Mitosu içinde, insanın “tanrılara” hizmet/kulluk etmesi maksadıyla ve “balçıktan” (Tevrat, Yaratılış, 1:27; Kur’an, Secde: 9) yaratılışı inancına demir atıldığı gösterilmekte. Bu yaratılış inancının imparatorluk ideolojisi işlevi görecek Tektanrıcılığa, olduğu gibi, şekili (balçıktan yaratılma) ve içeriği (tanrılara/tanrıya kulluk etmesi amacı) ile kopyalanarak geçirilişi ortaya konmakta.
Kitabın sonuna koyduğu EK içinde yazarın “Bilimsel Düşünüş Yöntemine Bir Katkı Denmesi” de yer alıyor.