Tarih Kitapları
1200 Yıllık Sürgün “Türk” Sözünün Hazin Serüveni Pdf indir
1200 Yıllık Sürgün
“Türk” Sözünün Hazin Serüveni pdf indir, PDF kitap indirme sitemizde 344 sayfadan oluşan 1200 Yıllık Sürgün
“Türk” Sözünün Hazin Serüveni kitabı Karton Kapak olarak çıkarılmıştır. D. Ahsen Batur tarafından kaleme alınan 1200 Yıllık Sürgün
“Türk” Sözünün Hazin Serüveni isimli kitap TÜRKÇE dilinde ve 13.5 x 21.5 cm ebatındadır. 1200 Yıllık Sürgün
“Türk” Sözünün Hazin Serüveni kitabını 9789758839889 numarası ile sorgulayabilir ve satın alabilirsiniz. 1200 Yıllık Sürgün
“Türk” Sözünün Hazin Serüveni pdf oku indir.
1200 Yıllık Sürgün
“Türk” Sözünün Hazin Serüveni pdf indir
Türk kelimesi, Gök-Türk Devleti’nin yıkılmasından Jön-Türklerin kuruluşuna kadar hemen hemen 1200 yıl boyunca Türkler tarafından hiç kullanılmamış ve kelime adeta Türkler tarafından sürgüne gönderilmiştir. Osmanlı, İstanbul’un fethinden sonra Müslüman Roma İmparatorluğu idi.
Ziya Gökalp, “Bu milletin yakın zamana kadar kendisine mahsus bir adı yoktu. Tanzimatçılar ona: ‘Sen yalnız Osmanlısın. Sakın başka milletlere bakarak sen de milli bir ad isteme! Milli bir ad istediğin dakikada Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasına neden olmaktadırsun’ demişlerdi. Zavallı Türk, vatanımı kaybederim korkusu ile, ‘Vallahi Türk değilim. Osmanlılıktan başka hiç bir içtimai zümreye mensup değilim’ demeye mecbur edilmişti” derken son derece haklıydı.
1912 senesinde Sebilürreşat dergisinde çıkan bir yazıda ”Türk” kelimesinin kullanılması, dinsizlik, kâfirlik sayılıyordu. 1913 tarihli “Mecmua-i Ebuzziya” dergisinin 94. sayısında, “Bizim Türklüğümüz sembolizmden başka bir şey değildir. Bizler, yani Türkler Müslümanlık içinde erimişizdir. Türk falan değil, yalnızca Müslümanız” deniliyordu. Üniversitede profesörlük yapmış olan Ahmet Naim, 1913 senesinde yazdığı İslamda Dava-i Kavmiye adlı kitabında, Türk’e karşı savaş açmıştı ve “Türk’ün geçmişini bilmesine, öğrenmesine lüzum ve ihtiyaç yok” diyordu.
1919-1920 senelerında şeyhülislamlık görevine getirilmiş ve ülkeden kaçmak zorunda kalmış olan Mustafa Sabri Efendi, Türk’e Türklük benliğini vermek isteyenleri “soysuzluk”la suçluyordu. Türkiye’de İngiliz Muhipler Derneği’nin kurucularındandı ve Kuvay-ı Milliye mensupları için ölüm fetvası da çıkgit gide artan da o idi. Mehmet Akif ise Türklükten söz eden Ziya Gökalp’a “kaltaban” sıfatını yakıştırıyordu.
Tespitlerimize göre Gök-Türkler’den sonra “Ben Türk’üm” diyen hükümdar sayısı yalnızca yedidir. Sultan Alpaslan, Harezmşah Muhammed, Timur, Babür, Hüseyin Baykara, II. Abdülhamid ve son Buhara hanı Said Alim Han.
Ziya Gökalp, “Bu milletin yakın zamana kadar kendisine mahsus bir adı yoktu. Tanzimatçılar ona: ‘Sen yalnız Osmanlısın. Sakın başka milletlere bakarak sen de milli bir ad isteme! Milli bir ad istediğin dakikada Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasına neden olmaktadırsun’ demişlerdi. Zavallı Türk, vatanımı kaybederim korkusu ile, ‘Vallahi Türk değilim. Osmanlılıktan başka hiç bir içtimai zümreye mensup değilim’ demeye mecbur edilmişti” derken son derece haklıydı.
1912 senesinde Sebilürreşat dergisinde çıkan bir yazıda ”Türk” kelimesinin kullanılması, dinsizlik, kâfirlik sayılıyordu. 1913 tarihli “Mecmua-i Ebuzziya” dergisinin 94. sayısında, “Bizim Türklüğümüz sembolizmden başka bir şey değildir. Bizler, yani Türkler Müslümanlık içinde erimişizdir. Türk falan değil, yalnızca Müslümanız” deniliyordu. Üniversitede profesörlük yapmış olan Ahmet Naim, 1913 senesinde yazdığı İslamda Dava-i Kavmiye adlı kitabında, Türk’e karşı savaş açmıştı ve “Türk’ün geçmişini bilmesine, öğrenmesine lüzum ve ihtiyaç yok” diyordu.
1919-1920 senelerında şeyhülislamlık görevine getirilmiş ve ülkeden kaçmak zorunda kalmış olan Mustafa Sabri Efendi, Türk’e Türklük benliğini vermek isteyenleri “soysuzluk”la suçluyordu. Türkiye’de İngiliz Muhipler Derneği’nin kurucularındandı ve Kuvay-ı Milliye mensupları için ölüm fetvası da çıkgit gide artan da o idi. Mehmet Akif ise Türklükten söz eden Ziya Gökalp’a “kaltaban” sıfatını yakıştırıyordu.
Tespitlerimize göre Gök-Türkler’den sonra “Ben Türk’üm” diyen hükümdar sayısı yalnızca yedidir. Sultan Alpaslan, Harezmşah Muhammed, Timur, Babür, Hüseyin Baykara, II. Abdülhamid ve son Buhara hanı Said Alim Han.